27 Mayıs 2014 Salı

uzak olmak



“...Uzaklar sana gelmez.
Sen uzaklara gidersin
Bak uzaklar da aştan anlar bayım...” *

Çook uzak ve kıvrımlı yolların ardında vahşi doğa, insanını da kendine benzetir. Çetin şartlar insanı sertleştirir, hırçınlaştırır. O topraklardan sürülüp savrulsan da mirası bâkidir. Yeşilin dışında kalanı arar gözlerin. Bir damla yağmur yağsa sönecek gibidir ateşin. Heyecanlı ve telaşlı olmamız bundandır. Büyük trajedileri sukûnetle karşılamamız da. Ölüm de doğum da normaldir doğada. Gülmek de, ağlamak da. Bir tek gitmek zordur. Görünmez bağlarla bağlısındır toprağa, suya ve hatta kuşun kanadına. Koca koca betonların içinde mendil kadar bahçelere sığındın mı avunurum sanırsın. Hasret uzak bir ülkedir artık.

Yollar ne kadar zorsa hevesin o kadar çoktur uzaklara gitmeye. Çift şeritlere, büyük viyadüklere, ucuz uçak biletlerine erişim arttıkça gitmek zorlaşıyor. Dar zamanlara sıkıştırtılmış küçük kaçamaklara bile üşenir oluyor insan. Halbuki yaz/iş zamanı 2 ay, 3 ay kaldığım güzel günlerde; sigara kokan otobüslerde, döne döne, saatlerce yol almak bile zor gelmezdi. Zor olan gitmek değil, dönmekti. İneklerle birlikte derede yıkanmak varken dar sokaklarda kedi peşinde koşmak neyime? Ya da çay alımda kesik çay yüklü kamyon kasasına atlamak varken annemin israf olmasın diye doldurtmadığı küvette çimmek neyime?

Şehre özgü telaşlardan arınmış kendince bir takvimi vardır uzakların. Gün erken başlar. Adımlar yavaş ve kararlı, eller belde birbirine kavuşmuş çıkılır yokuşlar. Sırtındaki sepeti koşarak taşıyan birini gördün mü hiç televizyonda? Poşet mi? İşte o yok bayım! Zaten çöp de yok. Eski içdonindan  kilim, yolluk yapılır. Fındığın kabuğu sobada yakılır. Ve bilmediğim daha nice şey nice başka şeye evrilir.

Sonra dizlerine yatarsın nenenin. Sana eski zamanların masallarını anlatır. Gelmiş geçmiştir yamalı gençliği. Başını yasladığın yaşlı dizlerden utanırsın. Gerçektir kaygıları. Senin kuruntuların eli saçında gezdikçe uçar gider. Uzaktasındır. Uzaksındır artık.

27.05.2014


* Didem Madak – Siz Aştan N’Anlarsınız Bayım?